Deprem risklerinin gerçek-zamanlı olarak azaltılması izleme sistemlerinden gelen gerçek-zamanlı verilerle sağlanacak

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Deprem Mühendisliği Anabilim Dalı, 13 ülkeden 24 enstitünün yer aldığı, Avrupa coğrafyasında deprem risklerinin gerçek zamanlı azaltılmasını amaçlayan uluslararası bir proje olan RISE projesinin (RISE: Real-time Eartquake Risk Reduction for a Resilient Europe) Türkiye’den tek partneri oldu.

2018 yılında Horizon 2020 çerçevesinde başlatılan projenin üç yıl sürmesi hedefleniyor. RISE projesi Operasyonel Deprem Öngörüsü, Erken Uyarı, Deprem Sonrası Kayıpların Belirlenmesi ve Yeniden Yapılandırma Çalışmaları gibi başlıklarda 13 ülkeden ilgili kurumlar arasında koordineli bir işbirliğini kapsıyor.

RISE projesi ekibinde Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdür Yardımcısı ve Deprem Mühendisliği Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Erdal Şafak, Deprem Mühendisliği Anabilim Dalı öğretim üyeleri Prof. Dr. Eser Çaktı, Prof. Dr. Ali Pınar,  Doç. Dr. Ufuk Hancılar, ve Dr. Öğretim Üyesi Karin Şeşetyan yer alıyor.

RISE projesi hakkında bilgi aldığımız, proje yürütücüsü ve Deprem Mühendisliği Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Erdal Şafak,Deprem Mühendisliği Anabilim Dalı olarak aralarında SHARE, NERA, SERIES, REAKT, GEM, SERA, EPOS gibi pek çok Avrupa Birliği projesinde partner olarak yer aldıklarını hatırlatarak, RISE projesiyle mevcut izleme sistemlerinden gelen gerçek zamanlı verileri kullanarak  yapılardaki deprem risklerini azaltmada yeni metotlar geliştirerek ve bu alanda önemli bir adım atacaklarını kaydetti.

 

Prof. Şafak, mevcut sistemde İstanbul içinde kurulmuş ve sürekli kayıt yapan 150 kadar acil müdahale istasyonundan alınan verilerle, herhangi bir deprem sonrası birkaç dakika içinde depremin yarattığı yer hareketinin şiddetini ve binalarda beklenen hasar oranlarını gösteren haritaları otomatik olarak üretebildiklerini aktardı. Çok sayıda tarihi bina, yüksek yapı ve altyapı sistemlerinde kurulan yapı sağlığı izleme sistemleri sayesinde bina titreşimlerinin sürekli olarak izlenmekte olduğunu ve olası bir depremden hemen sonra bu yapılarda hasar olup olmadığının belirlenebildiğini belirten Erdal Şafak, RISE projesinin mevcut izleme sistemlerine getireceği en önemli yeniliğin gerçek-zamanlı veriler kullanılarak binalardaki hasar tahminlerinin gerçek-zamanlı olarak yapılabilmesi  olacağını vurgulayarak şu bilgileri verdi:

‘’Deprem zararlarını kontrol eden iki ana faktör mevcuttur; bunlardan ilki binaların sağlamlığı diğeri ise yer hareketinin şiddetidir. Çok sağlam bir bina çok büyük bir depremde bile  hasar görmezken, sağlam olmayan bir bina çok küçük bir depremde  bile rahatlıkla yıkılabilir. Depremin fiziksel büyüklüğünün (manyitüd) yanı sıra, bir noktadaki yer hareketinin şiddetine etki eden bir çok başka faktörler de vardır (fay hattının ne kadar mesafede olduğu, fayın hangi noktada ve yönde yırtıldığı, yüzey altı jeolojik tabakalarının üç-boyutlu geometrisi, yüzeye yakın zeminin tabakalarının özellikleri  gibi). Dolayısıyla sırf depremin fiziksel büyüklüğüne dayanarak hasar tahmini yapmak ekmek bıçağı ile beyin ameliyatı yapmaya benzer.

RISE projesi kapsamında mevcut izleme sistemleri iyileştirilerek ve yenileri eklenerek  gelen verilerle deprem riskleri gerçek-zamanlı olarak belirlenecek ve önleyici tedbirler alınabilecektir.  Yine bu proje kapsamında, binalar için deprem yüklerini simule edebilecek portatif titreşim aletleri geliştirilecek, ve bu aletler deprem olmadan da binalarda deprem benzeri hareketler oluşturmayı mümkün kılacaktır. İstanbul, proje kapsamında geliştirilecek olan yeni sistemlerin uygulama merkezlerinden biri olacaktır.  Şu anda Avrupa’da en çok yapı izleme sistemlerine sahip şehir İstanbul’dur. Bunlar arasında tarihi yapılar, camiler, yüksek binalar, köprüler, altyapı sistemleri gibi yapılar bulunmaktadır.

RISE projesinde yer alan her kurumun farklı iş paketlerinden sorumlu olacağını aktaran Prof. Şafak, Deprem Mühendisliği Anabilim Dalı’nın projeye katkılarının  deprem erken uyarı sistemleri, yapı titreşimlerinin gerçek zamanlı izlenmesi, suni titreşim aletlerinin geliştirilmesi, ve gerçek zamanlı hasar tespiti konularında olacağını aktardı:

‘’Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü olarak bize çok farklı izleme sistemlerinden data ulaşmakta. Proje kapsamında, bu dataları gerçek zamanlı ve çok daha detaylı analiz etme imkanımız olacak.  Ayrıca, büyük dataların işlenmesi ve yorumlanması alanında yapacağımız çalışmalar projeye önemli bir katkı sağlayacaktır’’.

RISE projesinin çok disiplinli bir yapıda kurgulandığını aktaran Prof. Şafak, araştırma ve uygulama alanlarında Avrupa ülkelerinden ve Avrupa dışından olmak üzere toplam 13 ülke ve 24 farklı enstitüden yer bilimciler, mühendisler, bilgisayar uzmanları ve sosyal bilimcilerin projede görev alacağını sözlerine ekledi.